Creadenta’da tüm tedavi planlamaları ve takipleri kurucu ortaklar tarafından organize edilip, ihtiyacınız doğrultusunda konusunda uzman hekimlerle desteklenmektedir.
Porselen Laminate Veneer’ler dişlerin ön yüzlerine yapıştırılan genellikle çok ince porselen yapraklardır. Veneerlerin yapılabilmesi için dişten kaldırılan dokunun çok az (ortalama 0,1 – 0,3 mm) ya da hiç olmaması sebebiyle yapılabilecek en konservatif (koruyucu) tedavilerden biridir. Çok ince olmaları sebebi ile estetik olarak çok başarılıdır.
Laminate veneerler ışığın geçmesine imkan tanıyarak, uygulandığı dişlerin tamamen gerçek gibi görünmesini sağlayan benzersiz bir kabiliyete sahiptir. Laminaların ışık geçirgenliği kullanılan porselene ve yapım tekniğine göre de değişir.
İlk muayenede dişlerinize dokunulmadan, yapılan mock-up uygulaması ile 3 boyutlu olarak kendi ağzınızda nasıl bir değişiklik olabileceğini görebilirsiniz. Bu uygulama size yeni gülümsemeniz hakkında ilk fikri verir.
Gülüş tasarımı, sizin birtakım kişisel istekleriniz ile, sağlık, doğallık ve fonksiyonu birleştirerek size özel ideal gülümsemeyi planlamak ve yaratmaktır. Burada önemli olan, ilk bakışta yeni yapıldığı anlaşılan çok büyük, çok beyaz, fırlak vs. dişler değil tam tersine yapıldığı diğer insanlar tarafından hemen fark edilemeyen kişinin yüzüyle bütünleşmiş dişleri yaratmaktır. Başarısız bir vaka hemen anlaşılır, görenin ilk dikkatini çeken dişler olur.
Gülümsemeniz, hakkınızda çok şey söyler. Araştırmalara göre genellikle insanların tanışınca ilk baktıkları yer gülümsemenizdir. Ahenksiz bir gülümsemede gözleriniz hemen kişinin dişlerine odaklanır, bilinç altında o kişinin gülümsemesindeki uygunsuzluğun sebebini bulmaya çalışırsınız. Bunu hepimiz yaparız sosyal doğamızın bir parçasıdır. Ahenkli bir gülümsemede ise, beyniniz o kişinin hoş bir gülümsemesi olduğunu kaydeder ve dikkati gözlere yönlendirir. Hiç bir şey sağlıklı ve ışık saçan bir gülümseme kadar, kişiliği, enerjiyi ve güveni ifade edemez.
Kısacası, gülümsemeniz özgüveninizdir.
Çeşitli teknikler kullanılarak kişinin kendi dişlerinin doğru sıralama pozisyon ve kapanışa getirilme işlemidir. Günümüzde, eskiden beri kullanılan ve dişin dış yüzeyine yapıştırılan metal braketlerle birlikte porselen braketler, dil tarafından yerleştirilen braketler ve şeffaf plak uygulamaları etkin olarak kullanılmaktadır. Kimi zaman da, kısa bir ortodontik tedavi, yapacağımız laminalar için dişleri doğru konuma getirerek, daha doğal ve sağlıklı laminalar yapmamızı sağlar.
Dişlerinize yapıştırılan ince porselen yapraklar ile önemli değişiklikler sağlanabilir. Estetik diş hekimliğinde en çok kullanılan tekniktir. Çünkü dişten hiç ya da çok az madde kaldırılarak gülüş yeniden tasarlanabilir. Işık geçirme özelliği olduğu için doğal dişten ayırmak mümkün değildir.
Dişinizin doğal renginin daha beyaz ve ışıltılı olmasını sağlar. Travma, yaşlılık ve çeşitli ilaçlarla meydana gelen renklenmeleri yok edebilen en konservatif tedavilerden biridir.
Dişlerdeki küçük çürük, kırık ve eksiklikleri tamamlar. Mineye uyumlu gelişmiş materyaller kullanılır. Ekonomiktir, uygulaması kolaydır, fakat ömrü sınırlıdır.
Görünüm ve sağlığı geliştirmek amacı ile, çok hasarlı ya da daha önceden kesilmiş dişlere uygulanmaktadır. Daha önceden kaplama yapılması amacıyla küçültülmemiş hiç bir dişte biz bu uygulama için diş kesimi yapmayız. Dişlerin sağlıklı dokularını korumak günümüz bilgileri ışığında diş hekimliğinin en önemli prensiplerinden biri olmalıdır. Estetik amaçlı dişin bütün minesinin ve hatta daha fazlasının yok edilmesi sağlayacağı fayda ile kıyaslanamayacak kadar büyük problemler yaratır ve uzun vadede o dişin kaybına dahi sebep olabilir.
Daha Fazla Bilgi →
Dişlerinizin muntazam ve doğru şekilde görülebilmesi için minik aşındırmalar ve küçük kompozit ilaveleri ile şekillendirme yapılır.
Diş etlerindeki asimetri, diş etlerinin gereğinden fazla görünmesi, diş eti çekilmeleri gülüşün ahengini bozabilir.Bu tip durumlarda küçük düzenlemelerle diş eti estetiği sağlanabilir. Çoğu zaman bu düzenlemeler basit bir yeniden şekillendirme seviyesinde kalırken, bazı ileri vakalarda dişlerin çevresindeki kemiğin de bir miktar aşındırması ile yapılan operasyonlar şeklinde olabilir.
Metal Desteksiz Full Porselen Kuronlar görünüm ve sağlığı geliştirmek amacı ile, çok hasarlı ya da daha önceden kesilmiş dişlere uygulanmaktadır. Daha önceden kaplama yapılması amacıyla küçültülmemiş hiç bir dişte biz bu uygulama için diş kesimi yapmayız. Dişlerin sağlıklı dokularını korumak günümüz bilgileri ışığında diş hekimliğinin en önemli prensiplerinden biri olmalıdır.
Kuronların görüntüsünü pek çok şey etkilese de en önemlisi ışığa verdikleri tepkidir. Doğal dişler ışığı geçirir. Bunun sonucu olarak da dişte derinlik ve canlılık ortaya çıkar. Metal desteksiz porselen kuronların (full porselen) ışık geçirme özelliklerinden dolayı, derinlik ve canlılıkları daha fazladır böylece doğal dişe en yakın sonuçlar elde edilir.
Full porselenler ışığı geçirdiklerinden doğal diş yapısına çok benzer bir estetik oluştururken, çok iyi yapılmış bile olsa metal porselenlerde bir donukluk ve yapaylık vardır. Bu nedenle özellikle ön dişlerde full porselenler tercih edilir.
Metal destekli porselenler bazı ışıklarda ağızda yokmuş gibi koyu renk bir boşluk görüntüsü verirler. Full porselenler ise aynı doğal diş gibi her türlü ışığı geçirirler. Metal destekli porselenler mekanik olarak dişe yapıştırılırlar. Full porselenler ise mekanik ve kimyasal olarak dişe tutturulur. Bu yüzden metal desteklilere göre tutuculukları çok daha yüksektir.
Alt yapısında metal olmadığı için kuron – diş eti hizasında koyu renk bir çizgi olmaz. Daha estetik bir görüntü sağlanır. Diş eti çekildiğinde, full porselenler estetik görünümlerini korurlarken, metal porselenler diş ile birleştikleri bölgede kötü bir görüntü oluştururlar. Alt yapıda kullanılan bazı metallere karşı (nikel vb.) oluşabilecek alerji riski full porselenlerde yoktur.
Görünüm ve sağlığı geliştirmek amacı ile, çok hasarlı ya da daha önceden kesilmiş dişlere uygulanmaktadır. Daha önceden kaplama yapılması amacıyla küçültülmemiş hiç bir dişte biz bu uygulama için diş kesimi yapmayız. Dişlerin sağlıklı dokularını korumak günümüz bilgileri ışığında diş hekimliğinin en önemli prensiplerinden biri olmalıdır.
Bu sistemde alt yapı olarak metal yerine beyaz bir alaşım olan zirkonyum kullanılır. Son teknoloji ürünü bu altyapı estetik ve dayanıklılığı bir arada sunabilme özelliğine sahip tek malzemedir. Sistemin en büyük avantajı ulaştığı çok yüksek dayanıklılıkla arka bölgedeki köprülerde de tam estetik bir görünüm sağlamasıdır.
Uzun yıllardır porselen uygulamalarında dayanıklılık için, porselen dişin altına metal bir alt yapı kullanılmaktaydı. Bu metal alt yapının diş etleri, diş dokusu, genel vücut sağlığı ve en önemlisi estetik yönünden mahsurları bilindiğinden, porselen alt yapısında metale alternatif bir malzeme arayışı yıllardır sürmekteydi.
Daha önce tıbbın diğer alanlarında başarıyla kullanılan zirkonyum‘un diş hekimliğinde porselen metalinin yerine uygulanması ile yeni bir devir açılmış oldu. Çünkü bu yeni zirkonyum alt yapılı porselen kaplamalar diş eti problemi ve alerji yapmamasının yanında, ışık geçirme özelliği ile doğal dişlere yakın estetik ve fonksiyonu yakalamamızı sağlamaktadır.
Günümüzde zirkonyumun yapısında bir takım değişiklikler yapılarak daha şeffaf ve doğal görünüme sahip olmasına çalışılmaktadır. Sonuçlar oldukça başarılı ve tatmin edicidir. Farklı üretici firmaların ürettiği daha üstün özelliklere sahip zirkonyumlar varolanların estetik olarak yetersiz olduğu kanısını değiştirmektedir.
Madde kaybının fazla olduğu, uzun süreli başarı için kompozit dolguların yetersiz kalacağı durumlarda porselen dolgular tercih edilir. Dişin rengine ve formuna uygun şekilde yapılan porselen dolgular, dişin doğal yapısını ve görünümünü korumaları açısından oldukça avantajlıdır. Özellikle azı dişlerine sıklıkla uygulanır. Hasta, dişinde hiç dolgu yokmuş gibi uzun yıllar dolgusunu kullanabilir.
Aynı seans içerisinde yapılan diş hazırlığı ve ölçü alma işleminden sonra, laboratuvarda hazırlanan porselen dolgular ikinci seansta hastaya uygulanır. Porselen dolgular, kompozit içeriğe sahip dolgulardan daha dayanıklı bir yapıya sahiptir ve dünyada mevcut ağız içi restorasyon materyalleri arasında diş dokusuna en uygun malzemelerdendir. Bu porselen dolgunun hazırlanmasında ileri teknoloji kullanılır.
Porselen dolgu yönteminde ağızdaki sağlıklı diş dokusuna dokunulmaz. Minimum madde kaybı ile maksimum tutuculuk sağlanır. Sıkıştırılmış özel bir porselenden üretildiklerinden ve ağızda sertleştirilmediklerinden kenar sızıntısı minimumdur. Bu, dolgu altı çürükleri ve dolgunun düşmesini engeller. Ayrıca bu porselenler dişin sertliğine yakın ve diş eti ile uyumlu malzemelerdir. Sertliği dişin mine dokusuna çok yakın olduğu için iyi cilalandıklarında diğer porselenler gibi dişleri aşındırmaz, kompozit dolgular gibi de kendisi ağız içinde aşınmaz.
Özellikle büyük madde kayıplarında, kompozit dolgu veya kuron (kaplama) yerine ideal ve koruyucu bir tedavi seçeneği olarak tercih edilmelidir.
Diş eti çekilmesi sonucu bazı dişler çok uzun görünebilir, bu dişlerde kök yüzeyleri açığa çıkmıştır. Böyle bir durumda, öncelikle diş eti tedavisi yapılarak bu açıklıklar yumuşak doku greftleri ile kapatılmalıdır.
Dişleri çerçeveleyen diş etleri bazı dişlerde, diş eti çekilmesi, sürme bozukluğu, diş kaybından doğan defektler gibi sebeplerle çok yukarıda ya da çok aşağıda olabilir. Estetik prosedürden önce diş eti şekilleri ideale getirilmelidir. Elektrokoter ve yumuşak doku lazerleri sayesinde operatif prosedürlerin basitleştirilmesi ve hemostaz (kanamanın hemen durdurulması) sağlanabilmesi avantajı ile biyolojik aralıklar ihlal edilmeden düzensiz diş eti kenarları düzeltilebilir. Estetiğin önemli bir kısmını dişleri çevreleyen diş etlerinin ideal formlarında olması sağladığından, yapılan bu küçük düzenlemeler sonucun çok daha başarılı olmasını sağlayacaktır.
Dişlerin (ağız içerisinde görünen kısımlarını) diş eti seviyesinin üstünde kalan kısımlarını uzatmak amaçlı yapılan bir işlemdir. Bazı durumlarda çürük veya kırık diş eti seviyesinin altına kadar ilerler ya da dişlerin boyu çok kısadır büyütülmeleri gerekir. Kimi zaman da, hasta gülümsediğinde diş etleri gereğinden fazla gözüküyordur, bu gibi durumlarda yapılacak protetik (kuron, köprü vb.) tedavilerin tutuculuğu, diş eti sağlığı ve estetik için diş eti seviyesinin kök kısmına doğru uzatılması gereklidir.
Normalde sağlıklı diş eti dokusu pembe renktir. Genetik ve fazla sigara kullanımına bağlı bazı kişilerde (fazla melanin pigmenti nedeniyle) diş etinde koyu kahve – siyah lekeler görülür.
Sağlık açısından hiçbir zararı bulunmasa da estetik olarak rahatsız edebilen bu lekelenmeler ‘peeling’ yöntemi ile giderilebilir. Dişlerin ideal estetiğinden anladığımız sağlıklı görünen pembe diş etlerinde düzgün olarak dizilmeleridir. Bu sebeple diş etlerindeki bu renk, ideal estetiğin sağlanmasını engeller.
Dermatologların yüzde yaptıkları üst deriyi uzaklaştırma işleminin benzeri ağız içinde bu tür bölgelerde uygulanabilir. Ağız içindeki doku da katmanlardan oluşmuştur. Katmanları yavaş yavaş incelterek, soyarak, renklenmiş üstteki tabakanın ortadan kaldırılıp, daha estetik bir görüntü sağlanması işlemidir.
Çürüyen, kırılan ya da herhangi bir deformasyona uğrayan dişleri onarmak için kullanılan kompozit dolgu, diş renginde olduğu için estetik kaygıyı ortadan kaldırmaktadır. Ön ve arka dişlerde başarıyla uygulanan kompozit dolgu, diş arasındaki boşlukların kapatılması ve dişlerin sağlamlaştırılmasını da sağlaması açısından önemlidir.
Bu dolgular, hazırlanmış kavitelere tabaka tabaka yerleştirilir ve her tabaka özel bir ışık ile sertleştirilir. Estetik ve ekonomiktirler. Bonding denen özel bir yapıştırıcı ile dişe tutunabildiklerinden dişte gereksiz madde kaybına neden olmazlar. Sertleşme esnasında çok küçük de olsa bir büzülme olabileceğinden ömürleri porselen dolgular kadar uzun değildir. Ancak dişlerde fazla harabiyet olmadığı durumlarda kompozit dolgular da endikedir.
Icon Dolgu, kavite oluşturmadan dişler üzerindeki opak beyaz/kahverengi lekelerin (ilaç kullanımına bağlı renklenmeler, başlangıç çürükleri vb.) giderilmesinde kullanılan tedavi yöntemidir.
Bu çok özel teknik, herhangi bir boşluk (kavite) oluşturulmadan dişe reçine infiltre edilmesini, bu problemli bölgelerdeki minenin kuvvetlendirilmesini, rengin düzelmesini ve hatta çürümeye meyilli alanların yok edilmesini sağlar.
Icon Dolgu özellikle ön dişler için kullanılır ve koruyucu bir tedavidir.
Günümüzde sıklıkla karşılaştığımız hem estetik hem de sağlık açısından rahatsızlık verebilen bu problemler ,yeni teknoloji sayesinde dişte herhangi bir madde kaybına yol açmadan dişin doğal minesini taklit ederek problemli bölgeyi iyileştirir.
Her vakada %100 başarılı olamasa da ( oluşan problemin derinliği ve renk farkının yoğunluğuna göre) dişin o bölgede zayıflamış minesini kuvvetlendirmek açısından büyük fayda sağlar.
Çeşitli nedenlerle renk değiştirmiş dişleri, beyazlatmak veya kişiye özel diş rengini birkaç ton açmak için kullanılan bir oksijenasyon yöntemidir.
Dişlerin doğal renkleri yıllarla ve dış etkenlerle koyulaşır. Muayenehanede veya evde yapılabilen diş beyazlatma işlemi ile dişler 2-5 ton açılarak tatmin edici bir beyazlama elde edilebilir. Her diş renk tonu aynı seviyede beyazlamaz. Aynı şekilde, ince mineli dişlerde ve ileri yaşlarda beyazlama işlemi daha az gerçekleşecektir. Bleaching işlemi mutlaka profesyonel kontrol altında uygulanmalıdır.
Dişlerin beyazlamaları öncelikle başlangıç renkleri ile ilgilidir. Sarı tonlu dişler kolaylıkla 2-5 ton beyazlayabilirken, yeşil-gri tonundaki dişlerin beyazlaması daha zor olmaktadır. Genç yaşlarda beyazlama, mine dokusunun daha kalın ve sağlıklı olması sebebiyle daha iyi sonuçlar verirken, ileri yaşlarda beyazlama miktarı genellikle daha az olur.
Beyazlatmalarda dişin yapısına bağlı olarak bir miktar hassasiyet normaldir. Dişlerinde hafif aşınma ve çatlak olan kişilerde bu biraz daha fazla olur. Eğer hassasiyet olursa hafif bir ağrı kesici ile giderilir. Hekiminiz ilk muayenede minenin bu işlem için uygun özelliklere sahip olmadığını düşünürse beyazlatmayı size önermeyecektir
Beyazlatma ile alınan netice uzun sürelidir. Bu süre hastaya da bağlıdır. Aşırı sigara içimi, aşırı çay-kahve-kola gibi renkli gıda alışkanlıklarınız bu süreyi etkiler. Uygulamadan 24 saat sonrasına kadar da çok sıcak/soğuk içecek ve gıdalardan, ayrıca sigara, kahve, çay, kola ve kırmızı şarap gibi boyalı ajanlardan uzak durmanız gerekmektedir.
Uzun yıllardır yapılan araştırmalar sonucu bulunan ışık ve jel tamamıyla güvenilirdir.
Beyazlatma işlemi sık sık tekrarlanmaması gereken bir işlemdir.
Ofis ortamında yaklaşık 1 saat içinde hekimin beyazlatıcı jeli ve bu jeli aktive eden ışık kaynağını uygulaması ile gerçekleştirilir.
Uygulama Sırasında:
Ofis tipi beyazlatmanın avantajı kontrolun hekimde olmasıdır. Dişler 1.5 saat gibi kısa sürede, güvenli bir şekilde açılır.
Home bleaching ağızdan alınan basit bir ölçü ile kişiye özel hazırlanan plastik ağızlıkların içine karbamid peroksit esaslı jeller konularak yapılan beyazlatma işlemidir. Ortalama 5-7 günde istenen beyazlama sağlanır. Renge ve jele bağlı olarak günde 4-8 saat takılması gereklidir.
Kullanım esnasında (5-7 gün) olabildiğince renklendirici ajanlardan (çay, kahve, sigara, şarap, tıbbi gargaralar vb) uzak durulmalıdır. Ev tipi beyazlatmada kontrol hekimde olmadığından uygulama ile ilgili verilen bilgilendirmeyi tam ve eksiksiz dinlemek ve gerçekleştirmek önemlidir.
Ev tipi beyazlatma bazen de ofis tipi beyazlatmaya destek amaçla kullanılır.
Kanal tedavisi, kök kanal tedavisi, dişin en iç kısmında bulunan, dişin canlılığını ve beslenmesini sağlayan pulpa olarak tanımlanan damar-sinir paketinin zarar gördüğü, yenilenemez duruma geldiği, canlılığını kaybettiği (nekroz) veya bir enfeksiyona sebep olduğu durumlarda yapılır.
Ağrı durumunda, şiddetli soğuk-sıcak hassasiyetinde, diş apselerinde, kaza sonucu zarar görmüş ve renklenmiş dişlerin tedavisinde kök kanal tedavisine başvurulur.
Kanal tedavisi, iltihaplı ya da ölü diş pulpasının kök kanallarından çıkartılması, kanalların temizlenmesi, şekillendirilmesi, dezenfekte edilmesi ve kanalların biyouyumlu kanal dolgu maddeleri ile doldurulması işlemidir.
Kanal tedavisi için geç kalınması durumunda, ileri dönemde dişin kök ucunda ve çevresinde dişi destekleyen kemikte hasar görülür. Bu durum, cerrahi müdahale ya da dişin çekimine kadar uzanacak problemleri doğurabilir.
Bazı vakalarda da kanal tedavisi yapıldığı halde ağrının, bazen bölgede şişliğin, fistül yolunun veya dişte özellikle çiğneme fonksiyonu sırasında rahatsızlığın devam ettiği görülebilir. Buna ek olarak hastamızın herhangi bir şikayeti olmasa bile daha önceden yapılmış olan kanal tedavisinin başarısı tartışılır durumda olabilir. Bu tip sorunlarda yapılması gereken kanal tedavisinin tekrarı gerekmektedir.
Kanal tedavisi süreci, uygulanan modern anestezi teknikleri sayesinde ağrısız ve konforlu geçmektedir. Hastanın genel sağlığı veya dişin enfeksiyon durumuna bağlı olarak seans sayısı değişebilmektedir. Kanal tedavisini takiben dişlerde çiğneme sırasında hafif hassasiyet veya ağrı durumu olabilir. Bu normal bir rahatsızlık, geçici bir süreç olarak kabul edilir.
Kanal tedavisi gerektiren durumların bir kısmında antibiyotik tedavisi ile semptomlar azaltılır. Ancak bu problemin iyileşmesi değil sadece geçici olarak baskılanması, sessizleşmesidir. Bu tip vakalarda doğru bir kanal tedavisi yapılmadan iyileşmenin görülmesi mümkün değildir. Sürekli antibiyotik alarak problemi geçiştirmek, bir süre sonra problemi daha büyük ve tedavi edilemez hale getirir.
Günümüzde en sık kullanılan ortodontik tedavi tekniklerinden biridir. Bu sistemde dişlerin üzerine braket denen metal yada porselen apareyler yapıştırılmaz, dijital teknolojiler sayesinde yapılacak tedavi planlanır hasta ve doktor bu son hali onaylar daha sonra planlamaya uygun şekilde dişleri yavaşça hareket ettirecek şeffaf plaklar hazırlanır. Bu plaklar ortodonti uzmanının kontrolünde ve onun size uygun gördüğü sıklıklarla değiştirilerek dişlerde hareket sağlanır. Günde ortalama 20 – 22 saat bu şeffaf plakların kullanılması gerekir ve herhangi bir şekilde plakları bir süre takmadığınızda tedavi düzeni bozulur sonraki plaklar kullanılamaz duruma gelir.
Normal braketli tedavide kontrol hekiminizdeyken bu tip tedavide öz disiplin ve tedavi gereklerini tam ve eksiksiz yerine getirmek çok önemlidir. Estetik yönden ciddi avantajlar sunar, plaklar neredeyse hiç görünmez ve düzgün kullanmanız halinde hekiminizi çok daha az ziyaret etmeniz gerekir, sonuçları öngörülebilirdir ve çok başarılıdır. Öte yandan plaklar dişlerin üzerindeki tükürük akışını kestiğinden ağzın kendi kendini temizleme özelliği azalır ve dikkatli bir bakım gerektirir. Bu tedavi esnasında dişlerinizin üzerine diş renginde (kompozit) minik ilaveler yapılır ve hareket bunların üzerinden sağlanır. Tedavi bitiminde bu ilaveler dişlere zarar vermeden kolayca çıkarılır.
Estetik diş hekimliğinin belki de en önemli ama genellikle önemsenmeyen detayı diş eti estetiğidir. Gülümseme bir harmoni içinde olduğunda ancak güzel olabilir. Bunlar diş şekli ve yüze uyumuyla başlasa da dişlerin birbiriyle kapanışı, çenelerin ve burnun bunlarla uyumu, dudak ve diş etleri bu harmoniyi oluşturan parçalardır.
Diş eti estetiği birkaç metotla sağlanmaktadır. Bu metotların kullanımı ise vakaya uygulanması gereken düzeltmenin şekline ve miktarına göre değişir. Bunlar bazen diş eti eksiltme bazen de diş eti ilavesi şeklindedir.
Eğer kişinin diş etleri idealde görünmesi gerekenden fazla görünüyorsa bu duruma diş etleriyle gülümseme, gummy smile denir. Gummy smile, dişlerin yeterince sürmemiş olması, çene kemiklerinin konumu, gülerken dudağın gereğinden fazla yukarı sıyrılması gibi farklı nedenlerden kaynaklanabilir. Gummy smile’a sebep olan problem doğru tespit edilmeli ve buna uygun tedavi yapılmalıdır. Her vaka diş etleri kesilip yukarı alınarak tedavi edilemez.
Basit vakalarda diş eti dokusu ideale göre şekillendirilerek istenen sonuca varmak mümkünken daha ileri vakalarda diş etinin altındaki kemikten de bir miktar kaldırmak gerekir. Kemik kaldırmak gerektiği halde önceden doğru tespit edilemeyip sadece diş eti şekillendirilen vakalarda diş eti kısa sürede eski pozisyonuna dönecektir.
Aşırı Hareketli Dudak Operasyonu (Hypermobile Lip Operation)
Diş etinin görünümü; dudağın hareketi, tonusu, kalınlığı ile doğrudan ilgilidir. Bazı kişiler çok güldüklerinde, dudak kası fazla yukarı çıkar ve çok fazla diş eti görünür. Bu durumda diş eti uzmanı, dudağın iç kısmı ile diş eti arasındaki (sulcus) derinliğini azaltarak dudağın fazla yukarı çıkmasını engeller. Bu işleme ‘Aşırı Hareketli Dudak Operasyonu’ denir.
İmplantlar, diş kökü şeklinde titanyumdan hazırlanmış, çene kemiğine küçük bir operasyon ile yerleştirilen suni diş kökleridir.
Titanyum doku dostu bir malzemedir. Kemik ile özel bir bağ oluşturarak yerleştirildiği yere, hücresel olarak tutunur. Bu tutunma tamamlandığında (2-6 ay) üst yapı dediğimiz protezi hazırlama işlemine geçilir. Günümüzde implantlar tartışmasız olarak doğal diş kayıplarında en iyi alternatiftir. Tek diş eksikliğinde, birkaç diş eksikliğinde ya da total dişsizlikte implantlar tercih edilebilir.
İmplant uygulanabilmesi için, implant yerleştirilecek bölgede çene kemiğinin implantı kabul edecek yükseklik ve genişliğe sahip olması gerekmektedir. Eğer bunun aksi bir durum varsa bölgenin optimum hale getirilebilmesi için gerekli operasyonlar (sinüs lifting, greft ve membran kullanımı vb.) yapılabilir. Mevcut kemiğin kalitesi implantın başarısını etkileyen faktörlerden biridir. Gençlerde kemik gelişiminin tamamlanması gerekmektedir. Erişkinler için üst yaş sınırı yoktur. Genel sağlık durumu iyi olan herkese implant uygulanabilir. Hijyen, implant uygulamalarında ayrıca önem taşımaktadır. O yüzden implant uygulanacak kişinin ağız bakımına dikkat etmesi implantın başarısında büyük rol oynamaktadır. Operasyon hekim ve hastanın tercihine göre lokal yada genel anestezi altında uygulanır. Her cerrahi müdahalede olduğu gibi biraz ağrı beklenebilir. Anestezi ve sedasyon ameliyat sırasındaki rahatsızlığı neredeyse tamamen önleyecektir. Ameliyat sonrası, diş çekiminden sonraki ağrıya benzer bir ağrı olabilir.
Operasyondan sonra, implant ile çene kemiğinin birleşmesi için (osteointegrasyon) vakaya özel olmakla birlikte yaklaşık olarak 2-6 ay kadar beklenir. Eğer gerek görülürse bu dönem süresince geçici bir protez kullanılabilir. Daha sonra vakanın özelliğine göre birkaç seans süren bir uygulama ile implant üstü protezler takılır.
Daha estetik ve daha doğal bir görünüm sağlar.
Dişler stabil kalır. İmplant üstüne yapılan total (damak), parsiyel veya sabit protezler
daha konforludur. Tutuculuk maksimumdur.
Çekilmiş dişlerin olduğu kemik bölgelerinde zamanla madde kaybı olur ve kemikler
gittikçe incelir. Buna bağlı yumuşak dokularda da bir takım değişiklikler olur.
İmplantların yerleştirilmesi ile bu kemik kaybı engellenir.
Çiğneme fonksiyonu düzeldiği için daha dengeli ve iyi beslenme sağlanır. Böylece iyi çiğneyememeye bağlı olarak oluşmuş mide problemleri giderilir.
Doğal görünüm ve estetiğin sağlanması ile kişinin kendine güveni artar.
İmplant, eksik diş tedavilerinin kronik birçok sorununa olduğu gibi, protezler konusunda da, önemli sorunlara çözüm sağlamaktadır. Ağızda hiç dişin bulunmadığı ya da az sayıda dişin bulunduğu durumlarda, yeterli kemik seviyesine sahip hastalara dental implantlardan destek alınarak implant üstü sabit ya da hareketli protezler yapılmaktadır. İmplant destekli protezler ile çiğneme gücü arttırılabilir, rahatça konuşma sağlanabilir. İmplant destekli protezler ile çiğneme gücü arttırılabilir, rahatça konuşma sağlanabilir. İmplant uygulamalarından önce tüm dişlerini kaybeden
hastalar, hareketli protez kullanımında zorluk çekebilmekteyken artık implant desteği sayesinde ister hareketli, ister sabit protez olsun, tüm protezlerin kullanımı kolaylaşıp hastalara kalıcı çözümler sunulabilmektedir
Diş hekimi olarak, ana hedefimiz doğal dişlerinizi korumak ve mümkün olduğunca uzun süre sağlıklı tutmaktır. Bununla birlikte, bazen çeşitli nedenlerle (travma, gömük 20 yaş dişleri, ortodontik tedavi..) diş çekimi gerekebilir. Nedeni ne olursa olsun, diş çekimi çok rutin yapılan bir işlem değildir. Diş çekiminde, öncelikle çekim yapılacak bölgeye anestezi yapılır. Anestezi tamamlanıp çekim yapıldıktan sonra, size dikkat etmeniz gerekenler hakkında bilgi verilir.
Diş fırçasının yanlış kullanılması, anatomik hatalar ya da diş eti hastalıkları sebebiyle bir veya birkaç dişte meydana gelen belirgin diş eti çekilmelerinin, ağzın farklı bir bölgesinden (genellikle damak) alınan yumuşak doku parçalarıyla örtülmesi işlemidir. Genellikle estetik amaçla ya da bazı durumlarda, diş eti hastalığının ilerlememesi için koruyucu amaçla yapılır.
Flap operasyonları esnasında kemik kaybının ileri boyutta olduğu bölgelerde yapay veya doğal kaynaklı kemik tozu uygulamaları ile kemik yapımı uyarılır. Elde edilen kemik kişinin hem estetik hem de fonksiyon olarak daha güvenilir ve sağlıklı sonuçlara ulaşmasına neden olur.
Üst çene küçük azılar ve sonrasındaki bölgeye uygulanacak implantlar için kemik yüksekliğinin yetersiz olduğu durumlarda bu bölgede çene kemiğine bitişik durumda olan sinüs tabanı yukarı doğru yeni bir pozisyona alınarak bu bölgede kemik oluşturulur. Böylece bu bölge implant uygulanabilir hale gelir.
Oldukça hassas teknik gerektiren ama sonuçları başarılı bir uygulamadır.
Gingivitis ve Periodontitis (Diş Eti Hastalığı)
Periodontal hastalıklar diş ve dişi destekleyen dokuların (diş eti, kök yüzeyi, çene kemiği ve bunları birbirine bağlayan lifler) iltihabi hastalıklardır. Diş yüzeyine tutunan bakteri plağının neden olduğu bu hastalıklar başlangıçta, sadece diş eti etkilendiğinde gingivitis olarak adlandırılırlar. Bu durumda diş eti; sağlıklı diş etinin aksine, koyu kırmızı renkli, parlak yüzeyli, şiş ve kanamalıdır. Bakteri plağı, etkin bir şekilde uzaklaştırılmadığında, uzun dönemde, ilerleyerek dişi destekleyen diğer dokuların da iltihaplanmasına neden olur.
Periodontitis olarak adlandırılan bu aşamada, çene kemiğinin de kaybı söz konusu olduğu için dişler de sallanmaya başlar. Buna her zaman diş eti kaybı yani diş eti çekilmesi eşlik etmeyebilir. Bu durumda diş ile diş eti arası açılır ve diş eti cebi oluşur.
Periodontal hastalıkların birinci sebebi olan bakteri plağı, kötü ağız hijyeninden kaynaklanır.
Genetik faktörler, sigara kullanımı, diyabet ve bazı sistemik hastalıklar gibi risk faktörleri ile diş sıkma, kolay temizlenebilir yapılmamış restorasyonlar gibi hazırlayıcı faktörler hastalığın şiddetini ve ilerleyişini arttırır.
Gingivitis ve periodentitis tedavi edilmediğinde dişlerin kaybına kadar gidebilir.
Gingivitisin tedavisinde çoğu zaman diş yüzeyi temizliği yeterlidir. Diş eti cebinin eşlik ettiği
periodentiste diş etinin altında kalan kök yüzeyinin de temizliği gereklidir. “Başlangıç diş eti tedavisi”
olarak tanımlanan kök yüzeyi düzleştirmesi ve planlamasında (SRP) özel el aletleri kullanılır. SRP’nin
yeterli olmadığı daha derin diş eti cebi varlığında diş eti (flap) kaldırılır ve altındaki sert ve yumuşak
dokular temizlenerek kapatılır. Küretaj iyileşmesi kolay, ciddi rahatsızlık vermeyen dikişsiz basit bir tedavi yöntemiyken daha ileri vakalarda uygulanan flap , dikişli ve iyileşme süresi 7-10 gün süren bir cerrahi operasyondur.
Doğru ve düzenli ağız bakımı ile rutin diş hekimi kontrolleri periodontal hastalıkların önüne geçmekteki tek etkili yoldur.
Bazı durumlarda iltihapsal, ilaca bağlı ya da kalıtsal olarak diş eti büyümeleri gözlenmektedir. Bu diş eti büyümelerine kemik erimesi eşlik etmiyorsa ya da kemik oluşturmamızı gerektiren derinlikte defektler mevcut değilse diş eti büyümelerini, diş ile-diş eti arasındaki cebin yumuşak doku duvarını keserek çıkartabiliriz. Bu işleme Gingivektomi denir. Bu işlemden sonra genellikle diş etini cerrahi yöntemlerle düzelterek normal fizyonomisini geri kazandırmak için ise Gingivoplasti işlemi uygulanır.
Bakteri plağı etkin bir şekilde dişlerden uzaklaştırılmadığı durumlarda diştaşı veya tartar olarak bilinen düzensiz yüzeyli ve geçirgen bir yapıya dönüşür. Plaktaki bakteriler tarafından salınan zararlı ürünler diş etinde irritasyona neden olur. Bu ürünler nedeni ile diş etini dişe sıkıca bağlayan lifler yıkıma uğrar, diş eti dişten uzaklaşır ve periodontal cep oluşur. Böylece bakteri ve ürünlerinin daha derin dokulara ilerlemesi kolaylaşır. Böyle bir durumda diyod lazer yardımı ile cep içi dezenfeksiyon sağlanabilmektedir.
Halitosis, ağızdan veya mideden gelen, hem kişiyi hem de çevresindekileri rahatsız eden nefesteki kötü kokudur. Ağız kokusu kişinin sosyal yaşamını olumsuz etkiler, özgüven problemi oluşturur.
Nefeste oluşan kötü koku, büyük oranda ağız içi kaynaklıdır. Ağız içi bir enfeksiyon, ilerlemiş bir diş eti hastalığı ya da ağız içinde birkaç saatten fazla kalmış gıda artıklarına yerleşen bakteriler kokuya sebep olabilir.
Kokuya sebep olan diğer sistemik problemler ise: sinüzit, şeker hastalığı (aseton kokusu), mide bağırsak hastalıkları, böbrek yetmezliği (balıksı koku), karaciğer ve metabolizma bozukluklarıdır. Ağız kokusunun öncelikle sebebi teşhis edilmeli ve buna göre tedavisi yapılmalıdır. Tüm çürüklerin ve diş eti hastalıklarının tedavisi ile çekimi endike dişlerin çekimi ve yenilenmesi gereken restorasyonların değişimi ile oral hijyen düzeyi arttırılarak halitozisin önüne geçilebilir.
TME hastalıkları, eklem içi veya eklem dışı patolojiler sonucunda eklem işlevlerinde görülen bozukluklardır. Yapılan klinik ve radyografik muayeneler sonucu kliniğimizde TME rahatsızlığı tanısı konan hastalarımıza özel yapılan koruyucu plak (splint) tedavisi uygulanır . Bu ağız koruyucu plaklar bruksizmin ve eklem hastalıklarının belirtilerini gidermek amacıyla yapılır; belirlenen tedavi aralığı süresince kullanılır.
Bruksizm toplumumuzda çok sık görülen bir alışkanlıktır. Dişlerde aşınma ve dolgularda kırıklar (özellikle ön dişlerde), uykudayken duyulabilen gıcırtı sesi, yüzdeki kaslarda ve eklem yerinde ağrı, eklemde açma kapama sırasında çıkan sesler ,baş ağrısı, dişlerde sallanma, aralanma ve hassasiyet gibi durumlarda uygun tedavi yöntemi gece uykuda kullanılacak ortalama 1 – 1,5 mm kalınlığındaki sert bir plak, yani bite-guard’dır.